3 Eylül

Tapu tahsis belgeli taşınmazın değerinin, davalı idareden tahsili istemiyle açılan davada görev idare yargıdadır-Uyuşmazlık mahkemesi karar

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

 

ESAS   NO           : 2009/87                   

KARAR NO         : 2010/7

KARAR TR         : 01.02.2010

(Hukuk Bölümü)

 

Ö Z E T  : 2981 sayılı Yasa uyarınca kendilerine tapu tahsis belgesi verilen davacılar tarafından, müracaatlarına rağmen tapusu verilmeyen taşınmazın değerinin, davalı idareden tahsili istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

Davacı  : S. Y.,  H. Y.

Vekili     : Av. M. E. A.

Davalı   : Yenimahalle Belediye Başkanlığı

Vekili     : Av. T. A.

 

O L A Y: Davacıların,  tapuda Yenimahalle Belediyesine ait, Yenimahalle ilçesi, Macun Köyü,  3890 ada, 1 parseldeki mevcut temel’den dolayı 2981 sayılı Yasaya göre imar affı başvurusunda bulunmaları ve anılan Kanunun  9. maddesine göre 1.990.000.- lira arsa bedelini 4 yılda 12 taksit halinde ödemeyi taahhüt etmeleri üzerine;davalı idarece kendilerine 13.8.1987 tarihli tapu tahsis belgesi verilmiştir.

Davaya konu  parsel, 84220 no’lu Demetevler 2.Etap parselasyon planında park ve otopark alanı olarak ayrılmıştır.

Davacılar, 6.11.2006 tarihinde tapu verilmesi istemiyle başvuru yapmalarına karşılık, davalı idarece;  2981 sayılı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 19/H maddesine göre alınması gereken inşaat ruhsatının alınmaması ve inşaatın tamamlanmaması nedeniyle kendilerine tapu verilmemiştir.

Davacılar vekili; söz konusu taşınmazın 315 m²’lik bölümünün, dayalı idarece müvekkiline tahsis edilmiş ve arsa bedelinin ödenmiş olduğunu; ancak davalı idarenin taşınmazı müvekkillerine vermediği gibi arsanın değerine eş bir bedeli de ödemeye yanaşmadığını;  taşınmazın çok kıymetli bir konumda olduğunu, arsa niteliğinde bulunduğunu;  değerinin 1000,00 YTL/m², toplam değerinin 315.000,00 YTL olduğunu ifade ederek;  taşınmazın değeri olan 315.000,00 YTL’nin fazlaya ilişkin, ek dava ve ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 YTL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile taraflarına ödenmesi istemiyle 14.4.2008 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı belediye vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davada idari yargının görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 08.10.2008 gün ve E: 2008/147 sayı ile, davalı vekilinin yargı yolu itirazını;  davada davacılara imar affı kapsamında bedeli ödenmek kaydı ile verilmesi vaat edilen yerle ilgili olarak ödenen bedelin günceleşmiş karşılığının vaad edilen yerle ilgili olarak istendiği anlaşılmakla bu tip davaların da Adli Yargının görevinde bulunduğu gerekçesiyle reddetmiştir.

Davalı vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki 10.10.2008 günlü dilekçesi üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 20.01.2009 gün ve E: 2008/74 sayı ile, 2981 sayılı Kanunun 8.maddesinde, imar mevzuatına aykırı yapılarla gecekondular için tespit işlemleri yapılacağı, bu tespit kapsamına, temel inşaatı tamamlanmış veya sömel betonları dökülmüş olmak kaydı ile Hazine, belediye, il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare etmekte olduğu arsa ve arazilerdeki inşaatına Kanunun 14 üncü maddesinin (f) fıkrasındaki tarihlerden önce başlanmış mesken, kısmen işyeri ve konut olarak kullanılan veya evvelce konut olarak kullanılıp sonra işyerine çevrilen gecekondular ile imar mevzuatına, ruhsat ve eklerine aykırı tüm yapıların dahil olduğu, 9.maddesinin (b) fıkrasında, arsa bedelinin ilgili kuruluşa peşin veya en geç 4 yıl içinde oniki eşit taksitle, bu Kanun hükümlerince çıkarılacak Yönetmelikte belirtilen esaslara göre ödeneceği; 10. maddesinin (a) fıkrasında, Tapu tahsis belgesinin, ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil edeceği, 15. maddesinin 2.fıkrasında, temel inşaatı tamamlanmış veya sömel betonları dökülmüş gecekonduların kendi katı içinde tamamlanması için “ruhsat” ve bitimini tevsikan “kullanma izin belgesi” düzenleneceği, hükümlerine yer verilmiş olduğu; öte yandan, 2981 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 19/H maddesinde de, 2981 sayılı Kanunun yukarıda sözü edilen 15/2 maddesine paralel hüküm yer aldığı;  dosyanın incelenmesinden, davacıların, Yenimahalle ilçesi, Macun Köyü, 3890 ada, 1 parseldeki mevcut temel’den dolayı 2981 sayılı Yasaya göre yaptıkları başvuru üzerine davalı idarece 13.8.1987 tarihli tapu tahsis belgesi düzenlendiği, 1.990.000.- lira arsa bedelini 4 yılda 12 taksit halinde ödedikleri, anılan parselin 84220 no’lu Demetevler 2.Etap parselasyon planında park ve otopark alanı olarak ayrıldığı, davacıların 6.11.2006 tarihinde tapu verilmesi istemiyle davalı idareye başvurdukları, 2981 sayılı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 19/H maddesine göre alınması gereken inşaat ruhsatının alınmaması ve inşaatın tamamlanmaması nedeniyle tapu verilmediği, bakılan davanın da tapusu verilmeyen 315 M2 taşınmazın değerinin 315.000.00 YTL olduğundan bahisle şimdilik 10.000.00 YTL’sinin yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açıldığının anlaşıldığı; uyuşmazlığın, üzerinde temel inşaatı bulunması nedeniyle davacılara tapu tahsis belgesi verilen ve söz konusu temel üzerine 2981 sayılı Yasa ve buna ilişkin Uygulama Yönetmeliği hükümlerine göre inşaat ruhsatı alınarak inşaat (konut) yapılmaması nedeniyle tapusu verilmeyen 315 M2 lik taşınmazın parselasyon planında park ve otopark alanında kalması nedeniyle rayiç değerinin ödenmesi gerektiği iddiasına, diğer bir ifade ile idarece kamu gücü kullanılarak 2981 sayılı Yasa gereğince tek yanlı tesis edilen idari nitelikteki parselasyon uygulama işlemlerinden doğan zararın tazmini istemine ilişkin bulunmakta olduğu;  adli yargıda açılan davanın bu niteliği itibariyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesinin 1/b bendinde yer alan “idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kategorisine girdiğinin açık olduğu;  bu durumda,2981 sayılı Yasa uyarınca tesis edilen idari işlemler sonucunda tapusu verilmeyen taşınmazın rayiç değerinin ödenmemesinden doğan zararın tazminine yönelik davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, karar vermiştir.

Başkanlıkça 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; 30.04.2009 gün ve 2009/89981 sayı ile, Anayasa’nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayılmış bulunduğu;  davanın, davacının tapu tahsis belgesi olan ve bedelini idareye ödediği arsasının Demetevler 2. Etap parselasyon planında park ve otopark alanı olarak ayrılması sonucu tapusu verilmeyen 315 m2 olan taşınmazın değerinin 315.000.00TL olduğundan bahisle şimdilik 10.00.00 TL’sinin faizi ile birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açıldığı;  davalı idarenin, temel niteliğindeki bir yapıya tapu verilmesi için 2981 sayılı Yasa’nın Uygulama Yönetmeliğinin 19/h maddesi gereğince, müracaatı yapılan temel için inşaat ruhsatı alınması ve inşaatın tamamlanması gerektiği, temel halinde bırakılan arsalarda tapu verilmesinin, dar gelirli vatandaşlar için konut edinmeyi sağlamak amacını taşıyan 2981 sayılı Yasa’nın amacına aykırı olduğunu, dolayısıyla davacılara tapu verilmemesi işleminin hukuka uygun olduğunu ileri sürerek davanın bu yönden reddi gerektiğini iddia etmiş olduğu; 2981 sayılı Yasa’nın 10/a maddesinde “Bu Kanun hükümlerine göre hazine, belediye, il özel idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler üzerinde. gecekondu sahiplerince yapılmış yapılar, 12 nci madde hükümlerine göre tespit ettirildikten sonra, kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yer hak sahibine tahsis edilir ve bu tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine “tapu tahsis belgesi” verilir. Tapu tahsis belgesi, ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder” hükmünün yer aldığı; bu itibarla, 2981 sayılı Yasa gereğince tesis edilen idari nitelikteki uygulama işlemleri neticesinde uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı Kanun’un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği; açıklanan nedenle Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/147 esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Habibe ÜNAL, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 01.02.2010 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev  uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 2981 sayılı Yasa uyarınca  imar affı başvurusunda bulunulması üzerine kendilerine tapu tahsis belgesi verilen davacılar tarafından, davalı belediyeye müracaatlarına rağmen tapunun verilmediği belirtilerek,  tapusu verilmeyen taşınmazın 315.000.00 YTL değerinin fazlaya ilişkin dava ve ıslah hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000.00 YTL’sinin yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsili istemiyle açılmıştır.

2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun  Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun, imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair müracaat, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemek amacını taşımakta olup, valilik veya belediyelerce yetki ve sorumluluk alanlarında ıslah imar düzenlemeleri yapılmak suretiyle, yeniden gecekondu yapılmasının önlenmesi için temin edilecek arsaların ve muhafazası mümkün görülen gecekonduların Yasa’da öngörülen usul ve esaslara göre hak sahipliği belirlenen kişilere verilmesine olanak sağlamıştır.

Nitekim, anılan Yasa’nın 8.maddesinde, imar mevzuatına aykırı yapılarla gecekondular için tespit işlemleri yapılacağı, bu tespit kapsamına, temel inşaatı tamamlanmış veya sömel betonları dökülmüş olmak kaydı ile Hazine, belediye, il özel idarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare etmekte olduğu arsa ve arazilerdeki inşaatına Kanunun 14 üncü maddesinin (f) fıkrasındaki tarihlerden önce başlanmış mesken, kısmen işyeri ve konut olarak kullanılan veya evvelce konut olarak kullanılıp sonra işyerine çevrilen gecekondular ile imar mevzuatına, ruhsat ve eklerine aykırı tüm yapıların dahil olduğu; 9.maddesinin (b) fıkrasında, arsa bedelinin ilgili kuruluşa peşin veya engeç 4 yıl içinde oniki eşit taksitle, bu Kanun hükümlerince çıkarılacak Yönetmelikte belirtilen esaslara göre ödeneceği; 10. maddesinin (a) fıkrasında, Tapu tahsis belgesinin,ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil edeceği; 15. maddesinin 2.fıkrasında, temel inşaatı tamamlanmış veya sömel betonları dökülmüş gecekonduların kendi katı içinde tamamlanması için “ruhsat” ve bitimini tevsikan da “kullanma izin belgesi” düzenleneceği, hükümlerine yer verilmiş; 2981 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 19/H maddesinde de, 2981 sayılı Kanunun yukarıda sözü edilen 15/2 maddesine paralel  biçimde; “Temel inşaatı tamamlanmış veya sömel betonları atılmış durumdaki gecekondular ile imar mevzuatına aykırı yapıların, kendi katı içinde tamamlanması için, harçların ödenmesinden sonra, inşaat ruhsatı düzenlenir. Ruhsata uygun olarak bina tamamlandığında yapı kullanma izni verilir. / Kat kolonlarının yarısından fazlası dökülmüş olan imar mevzuatına aykırı yapıların bu katının tamamlanması için de bu hüküm uygulanır.” denilmiştir.

Anılan Mevzuat uyarınca yapılan tespit ve değerlendirme sonucunda, öngörülen koşullara uygunluğu saptanan ilgililere arsa veya hisse tahsis etmek ve bunlar adına tapuya tescil ettirmek, koşulları taşımayanların istemlerini ise reddetmek yetkisine sahip olan idarenin söz konusu uygulama işlemleri, kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı nitelik taşımaktadır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin  kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Olayda uyuşmazlığın; üzerinde temel inşaatı bulunması nedeniyle davacılara tapu tahsis belgesi verilen ve söz konusu temel üzerine 2981 sayılı Yasa ve buna ilişkin Uygulama Yönetmeliği hükümlerine göre inşaat ruhsatı alınarak inşaat (konut) yapılmaması nedeniyle tapusu verilmeyen 315 M2 lik taşınmazın parselasyon planında park ve otopark alanında kalması nedeniyle rayiç değerinin ödenmesi gerektiği iddiasına dayandığı  ve bu işlemler nedeniyle uğranılan zararın idarece giderilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.

Belirtilen durum karşısında, 2981 sayılı Yasa uyarınca tesis edilen işlemler sonucunda tapusu verilmeyen taşınmazın rayiç değerinin ödenmemesi nedeniyle, idarenin tazmin sorumluluğunun bulunup bulunmadığının idare hukuku ilkelerine göre saptanması gerekeceğinden; 2981 sayılı Yasa’da öngörülen  düzenlemeler ile buna dayalı imar uygulamasından doğan zararın giderilmesi istemine ilişkin bulunan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığınca yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davalı idarenin görev itirazının reddi yolunda verilen kararın kaldırılması gerekmiştir.

 

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcılığınca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce, davalı idarenin görev itirazının reddi yolunda verilen 08.10.2008 gün ve E:2008/147 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 01.02.2010 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

29 Ağustos

Tapu tahsis belgesi

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi


E:2004/9330

K:2005/1649
T:08.03.2005
3194 s. Yasa m. 18

2981 s. Yasa m. 10/C-2,18/b-c
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 8.11.2000 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 28.9.2004 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 8.3.2005 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili gelmedi. Karşı taraf davalı idare vekili Av. MP geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR :

Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Hukuk Genel Kurulu’nun 4.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına Tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
Tahsise konu yerde 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden once mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması,
İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin. kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.

Mahkemece yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü icin yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 Sayılı Yasa ile değisik 2981 Sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi geregince tahsıse konu yerde uygulanan duzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;

Davacılar, mülkiyeti davalı idareye ait 249 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 188.90 metrekarelik kesimi için 1994 yılında tapu tahsis belgesi verildiğini, taşınmazın bulunduğu yerde ıslah-imar çalışmaları yapılarak tahsis edilen taşınmazın 3012 ada 4 parsel sayılı taşınmazda kaldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemişlerdir. Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacılara 188.90 metrekarelik yerin tahsis edildiğini, ıslah-imar sonucu oluşan 3012 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 238.88 metrekare olduğunu. davacılara davalı Vakıflar İdaresi ile müşterek mülkiyet hükümlerine gore paylı tapu verilmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Davalı Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait 249 ada 4 parsel sayılı taşınmazdan 188.90 metrekarelik kesim icin Vakıflar Genel Müdürlüğu tarafından 7.10.1994 tarihinde davacılara tapu tahsis belgesi verilmiştir. Tahsise konu yerde 3290 Sayılı Yasa ile degisik 2981 Sayılı Yasa uyarınca, yapılan ıslah-imar uygulamaları neticesinde. tahsis edilen yerin imar parseli olarak davalı ıdare adına tescil edilen 238.88 metrekare yüzölçümlü 3012 ada 4 parsel sayılı taşınmazda kaldığı. 188.90 metrekarelik kesiminin davacılara tahsis edildiğinin tapunun beyanlar hanesine şerh edildiği anlaşılmıştır.

Davacıların tescil isteğinin dayanağını oluşturan tapu tahsis belgesi hukuki yönden geçerliliğini korumakta olup, bilirkişi raporu ile de tahsise konu yerin imar planında konut alanında kaldığı saptanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden ve davacı beyanlarından tahsis bedelinin ödenmediği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda taşınmazın uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanan dava tarihindeki rayiç değerini depo etmeleri için davacılara önel verilerek bu bedel depo edildiği takdirde 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/c-2 maddesi uyarınca tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payı oranında davacılara yapılan tahsis miktarından indirim yapıldıktan sonra kalan miktarın paylı mülkiyet olarak davacılar adına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 8.3.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

E: 2003/2538 E.,

K: 2003/3584 K.

TAPU TAHSİS BELGESİ

“İçtihat Metni”
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 7.12.2000 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15.4.2002 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı, Hazinenin müşterek paydaşı olduğu, 3118 ada 14 parsel numaralı taşınmaza inşa ettiği gecekondu sebebiyle 27.6.1985 tarihinde tapu tahsis belgesi verildiği, taşınmaz bedelini ödediğini belirterek, Hazine adına kayıtlı olan 159/297 payın iptali ile adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Hukuk Genel Kurulu’nun 4.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 Sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması gerekir.
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması,
-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Somut olayda; davacının tescil isteğinin dayanağını oluşturan tapu tahsis belgesi hukuken geçerliliğini korumakta olup, davacıya 3118 ada 14 parselin 245.50 metrekarelik kısmı tahsis edilmiştir. Dava konusu yer, ıslah-imar uygulaması sonucunda davalı Hazine ve dava dışı Ahmet adına paylı olarak tescil edilmiştir. Tapunun beyanlar hanesine binanın davacı Ali Sarı’ya ait olduğu şerh verilmiştir.

Dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile; davacının, tahsis bedeli olarak belirlenen 147.300. Tl.den 95.048 TL.yi ödediği, ödenmiş olan bedelin komisyonca benimsenen metrekare birim fiyatına göre tescili istenilen 159 metrekarelik kısmın bedelini karşıladığı gerekçesi ile davacının bedele ilişkin olarak borcu bulunmadığı belirtilmiş ve mahkemece de bu husus kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya kapsamına, toplanan kanıtlara, yapılan yargılamaya ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak; davacının tescil isteğinin kabulü için adına tahsis edilen ve komisyonca arsa bedeli olarak belirlenen tahsis bedelinin tamamının ödenmiş olması gereklidir.
Bedelin hiç ödenmediği veya eksik ödendiği hallerde 2981/3290 sayılı Kanunun 18/b ve geçici 2.madde uyarınca işlem yapılması ve dava konusu yerin dava tarihindeki değerinin depo ettirilmesi gerekir.

Belirtilen nedenle mahkemece, 147.300 Tl. olarak belirlenen arsa bedelinden ödenmeyen miktarın saptanarak bunun dava tarihindeki değerinin tespiti ile bu bedelin depo edilmesi halinde tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hüküm bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2.5.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

T.C

Yargıtay

14. Hukuk Dairesi 

Esas: 2012/14835
Karar: 2013/3429

TAPU TAHSİS BELGESİ İLE TESCİL İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR…
TAPU İPTALİ VE TESCİL
TAPU TAHSİS BELGESİNİN GEÇERLİLİK ŞARTLARININ NELER OLDUĞU…

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 11.11.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 03.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davalı, davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın öncesi tapuda …Belediyesi adına kayıtlı 1913 ada 5 sayılı parsel ve 9572 ada 7 sayılı parsel iken davacıların murisleri D…’e 09.07.1985 tarihli tapu tahsis belgesi ile 208 m2 yerin tahsis edildiği dosya içerisindeki tapu kayıtları ve tapu tahsis belgesinden açıkça anlaşılmaktadır.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesi gereğince; kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Davaya konu olayda davacı kadastro tespitinden önceki bir sebebe dayanmadığından davanın Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesindeki hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddi doğru değildir.

Bu durumda mahkemece, davacıların murisine 208 m2 tahsis yapıldığı anlaşıldığından koşulları gerçekleştiği takdirde aynı adada diğer parsellerden kesilen DOP oranında indirilmek suretiyle ve tapu tahsis belgesine dayalı olarak daha önce davacılara 37587 ada 6 sayılı imar parselinden verilen paylar da gözetilmek suretiyle veraset belgesindeki miras payları oranında pay tesciline karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde yatırılan temyiz harcının davacılara iadesine, 08.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2012/5156,

Karar: 2012/6134

Karar Tarihi: 30.04.2012

ÖZÜ: Tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan yargılamada davacıların dayanağı tapu tahsis belgesi esas alınarak şuyulandırma cetvelleri getirtilerek davacıların murisinin üzerinde gecekondusunun bulunduğu müstakil imar parseli belirlenmeli, tahsis edilen miktardan tahsise konu yerde uygulanan oranda düzenleme ortaklık payı oranında indirim yapıldıktan sonra kalan miktar payda kabul edilerek davacılar adına ve davalı idare adına tescil edilmesi gereken paylar belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Dava ve Karar: Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 03.11.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.10.2011 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Davacı, dava dilekçesinde murisleri babaları F. K. adına düzenlenen 17.12.1984 tarihli tapu tahsis belgesine dayanarak imar uygulaması sonucu müstakil parsel haline gelen 7123 ada 15 tashihen 7123 ada 18 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini istemiştir. Davalı belediye davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

- Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

- Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

- İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

- Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

- Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

- Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

- İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.

- Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece davacıların dayandığı 17.12.1984 tarihli ve 1698 numaralı tapu tahsis belgesi yerine Fehmi oğlu Göksel Kaplan adına düzenlenmiş 06.02.1985 tarihli ve 1695 numaralı tahsis belgesi gereğince düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilerek, davanın kabulü ile 7123 ada 18 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verildiği görülmüştür.Mahkemece bu konuda yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Dosya içerisinde davanın dayanağı olan 17.12.1984 tarihli ve 1698 tahsis numaralı tapu tahsis belgesine ilişkin şuyulandırma cetvelleri bulunmamaktadır. Mahkemece kabul edilen tahsis belgesinde 14 sayılı parselden305 m2, 15 sayılı parselden ise95 m2yer tahsis edildiği, davacıların dayanağı tapu tahsis belgesinde ise234 m2yer tahsis edildiği görülmektedir. Ayrıca her iki tapu tahsis belgesinin hak sahipleri de farklıdır.Bu durumda davacıların dayanağı tapu tahsis belgesi esas alınarak dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda şuyulandırma cetvelleri getirtilerek davacıların murisinin üzerinde gecekondusunun bulunduğu müstakil imar parseli belirlenmeli, tahsis edilen miktardan tahsise konu yerde uygulanan oranda düzenleme ortaklık payı oranında indirim yapıldıktan sonra kalan miktar payda kabul edilerek davacılar adına ve davalı idare adına tescil edilmesi gereken paylar belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 30.04.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

T.C.

YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2007/819

Karar: 2007/1126

 Tarih: 12.02.2007

ÖZÜ: Tahsis işlemlerinin tapuya dönüştürülebilmesi için sair koşulların yanında tahsise konu yerin herhangi bir kamu hizmetine ayrılmamış olması ve imar planına göre konut alanı olarak belirlenen saha içersinde kalmış olması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarda tarih ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 06.12.2006 tarih ve 2006/12103-14541 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Süresi içerisinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Mahkemece dava kabul edilmiş, hüküm Dairemizce onanmıştır.Davalı belediye karar düzeltme isteminde bulunmuştur.Kısaca, İmar Affı Yasası olarak bilinen 2981 sayılı  kanun uyarınca yapılan tahsis işlemlerinin tapuya dönüştürülebilmesi için sair koşulların yanında tahsise konu yerin herhangi bir kamu hizmetine ayrılmamış olması ve imar planına göre konut alanı olarak belirlenen saha içersinde kalmış olması gerekir.Somut olayda; mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış, mahkemenin hükme dayanak aldığı bilirkişilerin 31.05.2006 tarihli raporlarında davacıya ilişkin 3278 ada 2 parsel sayılı taşınmazın başlangıçtaki imar planlarında konut alanı kapsamında kalan çekişmeli parselin daha sonra yapılan plan değişikliğinde kısmen konut alanı dışına çıkartıldığını bildirdikleri görülmektedir.Gerek davalı Zeytinburnu Belediyesi gerekse davanın ihbar edildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi dosyaya sundukları cevap dilekçelerinde, çekişmeli yerin yol alanında kaldığını bu yüzden gecekonduda hak sahipleri olan davacıların miras bırakanına sosyal konut tahsis edildiğini, enkaz bedelinin ödendiğini dolayısıyla 3172 ada 2 parselin yol olarak kamuya tahsis edilmesi sebebiyle açılan davanın reddi gerekeceğini savunmuştur. Karar düzeltme isteminde bulunan davalı Belediyenin istek dilekçesine eklediği belgelerin bir kısmı da bu savunmayı doğrulamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece verilen kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayandığı, Dairemizin temyizi aşamasında yanılgılı değerlendirmede bulunarak bu kararı onadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece yapılması gereken iş; davalıların savunmasında ileri sürdükleri hususlardan olan 3278 ada 2 parsel sayılı taşınmazın imar planındaki değişiklikle de olsa kesinleşen son imar planındaki durumu saptamak, dava konusu taşınmaz kamuya tahsis edilen yolda kalmışsa, davayı reddetmek bu arada davacıya tapu tahsisine karşılık sosyal konut tahsis edilip edilmediğini, yapılan bir tahsis varsa sosyal konuta karşılık davacılardan enkaz bedeli düşürülmesi suretiyle tahsilat yapılıp yapılmadığını saptamak davalı belediyenin savunması üzerinde yeterince durularak dava hakkında sonucuna uygun hüküm kurmak olmalıdır. Davalı belediyenin bütün bu yönleri kapsayan karar düzeltme istemi yerinde olduğundan, kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı belediyenin karar düzeltme istemlerinin kabulü ile onamaya ait Dairemizin 06.12.2006 gün 2006/12103 Esas, 14541 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA ve temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istem halinde yatırana iadesine, 12.02.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

T.C

Yargıtay 

14. Hukuk Dairesi

Esas:  2009/2485,

Karar: 2009/3150

Tarih: 16.03.2009

ÖZET: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacının dosyaya sunmuş olduğu okunaklı olmayan ve asılları ibraz edilmeyen belgelere göre ödemelerin varlığı kabul edilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

 Dava: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.1.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 7.10.2008 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Kağıthane Belediye Başkanlığı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Karar: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı Belediye, davacının taşınmazın ilk taksit tutarını ödediğini, 2 ve 3. taksitlerin ödenmediğini, açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece dava kabul edilmiştir. Hükmü davalı belediye temyiz etmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Bu tür davaların kabul edilebilmesi için aranan koşullardan birisi de tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olmasıdır. Eldeki davada uyuşmazlık davacının tahsise konu yer bedelinden kalan 2 ve 3. taksitlerin ödenip ödenmediği noktasındadır. Davacı her ne kadar bazı makbuz fotokopileri ibraz etmişse de bu belgeler okunaklı olmadığından tahsis bedelinin davalı belediye adına bankaya ödendiği anlaşılamamaktadır. Mahkemece öncelikle HUMK. nun 326. maddesi hükmünden yararlanılarak belge asılları davacıya ibraz ettirilmeli, bu belgeler incelenerek tahsis bedelinin ödenip ödenmediği yönü duraksamaksızın açıklığa kavuşturulmalıdır. Davacıdan ibrazı istenecek belgeler üzerinde yapılacak inceleme sonucu yinede 2. ve 3. taksitlerin ödendiğinde duraksama bulunursa bu defa bilirkişilere yetki verilerek ilgili banka defter ve kayıtları üzerinde gerekli inceleme yaptırılmalı, ödemeler kesin olarak belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, yukarıda yapılan saptamalar bir yana bırakılarak davacının dosyaya sunmuş olduğu okunaklı olmayan ve asılları da ibraz edilmeyen belgelere göre ödemelerin varlığı kabul edilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmediğinden karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, 16.03.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi

 

T.C.
Yargıtay
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2010/9012

Karar: 2010/13172

 Tarih: 30.11.2010

ÖZET: Mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca 400 m2 tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

 Dava ve Karar: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.03.2008 tarihinde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.03.2010 tarihli hükmün Yargıtay’ca, duruşmalı olarak tetkiki davalı Belediye Başkanlığı ve duruşmasız olarak Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin edilen 30.11.2010 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Hazine vekili Av. Ulviye Sarp ile davalı Belediye Başkanlığı vekili Av. Cavit Aşçı geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davalı Hazine, taşınmazın öncesinin mera olduğunu, davanın reddini savunmuş, davalılardan belediye ise dava konusu taşınmaza kayden malik olmadıklarını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın reddini bildirmiştir.Mahkemece, dava kabul edilmiş,967 m2 olduğu anlaşılan ve imar uygulaması sonucu 4737 ada 4 s. parseli oluşturan kayıttaki davalı Hazinenin 591/967 payının iptali ile payları oranında Miktat Ceylan mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 günlü ve 1996/14-763-864 s. kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp sadece fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

- Tahsise konu yerde 3194 s. Kanunun 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanun uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

- İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

- Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

- Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

- Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

- İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

- Mahkemece, yukarda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için kanuni koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;Davada, 27.02.1989 günlü tapu tahsis belgesine dayanılmıştır. Bu belgenin incelenmesinden; davacıların murisine 418 ada 98 s. parselden400 m2 yüzölçümünde yer tahsisinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Sair taraftan, iptal ve tescili dava konusu edilen ve tahsis belgesinin imar uygulaması sonucu gittiği kabul edilen 4737 ada 4 s. parselde davalılardan belediye adına pay bulunmamaktadır. Burada öncelikle belirtilmelidir ki, dava mülkiyet aktarımı istemine ait bulunduğundan, davalı belediyeye husumet yöneltilemez. Ayrıca, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yukarıdaki yazılan ilkelere uygun değildir.Bu halde mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca400 m2 tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Mahkemece, eksik inceleme ve araştırmayla davacıya yapılan tahsis miktarı da aşılarak davanın yazılı olduğu biçimde sonuçlandırılması doğru olmadığından, karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 750.00’şer TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, peşin harcın istem halinde yatırana geri verilmesine, 30.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.
Yargıtay
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2012/11510

Karar: 2012/12057

Tarih:17.10.2012

ÖZET: Somut olayda, hazine taşınmazı üzerine yapmış olduğu tek katlı konut vasıflı kargir yapı nedeniyle tapu tahsis belgesi verilmiş olup bu tahsis belgesine dayalı olarak oluşturulan imar parselinin ancak konut alanında kalmış olması halinde tescile karar verilebilir. Bu durumda mahkemece, belirtilen koşul gerçekleşmediğinden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.12.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın davalı Maliye Hazinesi yönünden husumet nedeniyle reddine, davalı Toki Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yönünden kabulüne dair verilen 01.03.2012 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Toki Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devredildiğini belirterek davanın husumetten reddini savunmuştur.Davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili, davanın yasal koşulları taşımadığı, dava konusu taşınmazın imar planında meslek lisesi alanı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın davalı Hazine yönünden husumet nedeniyle reddine, davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yönünden kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; tapu tahsis belgesine dayalı tescil davasında gerekli olan diğer koşullar gerçekleşmiş ise de dosya içerisindeki Ataşehir Belediye Başkanlığının 02.08.2012 tarihli ve 13391 sayılı yazılarına göre dava konusu taşınmazın 28.05.2010 tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planı tadilatında meslek lisesi alanında kaldığı anlaşıldığından taşınmaz için tescil kararı verilmesi mümkün değildir. Çünkü davacıya, Hazine taşınmazı üzerine yapmış olduğu tek katlı konut vasıflı kargir yapı nedeniyle tapu tahsis belgesi verilmiş olup bu tahsis belgesine dayalı olarak oluşturulan imar parselinin ancak konut alanında kalmış olması halinde tescile karar verilebilir. Bu durumda mahkemece, belirtilen koşul gerçekleşmediğinden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

 

T.C.
Yargıtay
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2009/3665,

Karar: 2009/4572

Tarih: 09.04.2009

ÖZÜ: Somut olayda davacılara bedelin ödendiğine ilişkin delillerini sormak lüzum görülürse bu konuda Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile dava dışı Melikgazi Belediyesindeki kayıt ve belgeleri bilirkişilere inceletmek, yine bilirkişiye tahsisin yapıldığı tarihe göre taşınmazın değerini hesaplatmak bu değer itibariyle davacıların yaptığı 30.000 TL.lik ödemenin taşınmazın tüm değerini karşılayıp karşılamadığını belirlemek ödenmeyen bir kısım bedel varsa bu bedelin dava tarihindeki taşınmaz rayicine göre tespit etmek ve tespit edilecek bu bedeli davacıların alacağı olarak bulunacak miktardan düşmek hak edilen tazminatı bütün bunların sonucuna uygun bularak hüküm kurulması gerekir.

Dava: Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 02.01.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 30.12.2008 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ve davalılardan Belediye vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Karar: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademedeki istek ise tazminat taleplerine ilişkindir. Davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, son kayıt malikinin iyiniyetinden bahisle tapu iptali tescil davasının reddine, istekle bağlı kalınarak 6500 YTL tazminatın davalı Kayseri Büyükşehir Belediyesinden tahsiline, diğer davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı ile davalılardan Kayseri Büyükşehir Belediyesi temyiz etmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi tarafından kazanılması için; Diğer bazı koşulların yanında imar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilmeyen durumlarda uygulama cetvellerinden yararlanılarak o adadaki düzenleme ortaklık payının ne olduğu saptanarak bu oranın tahsis edilen taşınmaz yüzölçümünden düşülmesi gerekir. Diğer yandan; tahsis edilen taşınmaz bedelinin 2981 sayılı yasada öngörülen yönteme göre bulunması tahsis bedeli ödenmemişse bunun da hak iddia eden tarafından ödenmesi gerekir.

Somut olaya gelince;

1- Gerçekten, tahsis belgesinin mülkiyet belgesine dönüştürülmesinden sonraki temlik işlemleri dikkate alındığında son kayıt maliki vakfın Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinin koruması altında bulunduğu açıktır. Kayıt maliki vakfa kötüniyet izafe edilemeyeceğinden mahkemenin bu durumu saptayarak davacıların mülkiyet aktarımı istemini reddetmesinde yasaya aykırılık yoktur. Davacıların temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde değildir.

2- Davacılar miras bırakanları Hasan Ekici’ye yapılan 12.07.1984 tarihli tahsise dayanmıştır. Tahsis400 m2için yapılmıştır. Yukarıda sözü edildiği üzere yasanın öngördüğü yönteme uygun olarak bundan düzenleme ortaklık payı kesintisinin yapılması taşınmaz yüzölçümünün buna göre belirlenmesi ve tazminatın da ona göre hesaplanması gerekir. Kısaca bilirkişinin tahsisin400 m2olduğunu kabulüyle yaptığı hesaplama doğru değildir.

Yine yukarıda sözü edildiği üzere tahsise karşılık yasa ve yönetmelik uyarınca bulunacak bedelin tahsis sahibi tarafından ilgili idareye ödenmesi gerekir. Tahsis bedeli ödenmeden ilgilisini hak sahibi kabul etmek olanaklı bulunmamaktadır. Bu bedelin ödendiğini ispat yükü ise tahsise dayanan tarafa yani davacılara düşer. Davacılar banka dekontuyla 30.000 TL ödemede bulunduklarını ileri sürmüş ise de dayandıkları dekontun bedelin tamamı veya bir bölümüne ilişkin olup olmadığı açıklığa kavuşturulmamıştır. Tahsisi yapan Kayseri Büyükşehir Belediyesi olduğundan dava dışı Melikgazi Belediyesinin 24.07.2008 tarihli yazısında bildirdiği karine de yasal bir karine olmayıp davalı Kayseri Büyükşehir Belediyesi bağlamaz. Bu açıklamalara göre mahkemece yapılması gereken iş; davacılara bedelin ödendiğine ilişkin delillerini sormak lüzum görülürse bu konuda Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile dava dışı Melikgazi Belediyesindeki kayıt ve belgeleri bilirkişilere inceletmek, yine bilirkişiye tahsisin yapıldığı tarihe göre taşınmazın değerini hesaplatmak bu değer itibariyle davacıların yaptığı 30.000 TL.lik ödemenin taşınmazın tüm değerini karşılayıp karşılamadığını belirlemek ödenmeyen bir kısım bedel varsa bu bedelin dava tarihindeki taşınmaz rayicine göre tespit etmek ve tespit edilecek bu bedeli davacıların alacağı olarak bulunacak miktardan düşmek hak edilen tazminatı bütün bunların sonucuna uygun bularak hüküm kurmak olmalıdır. Tüm bu yönler bir yana bırakılarak taşınmaz yüzölçümünden düzenleme ortaklık payının düşülmemesi ödeme sorunu kanıtlanmış gibi işlem yapılarak davanın yazılı olduğu şekilde kabulü doğru olmadığından karar bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda davacıların temyiz itirazlarının REDDİNE, hükmün ikinci bent uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 09.04.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2010/9012

Karar: 2010/13172

Tarih: 30.11.2010

ÖZÜ: Mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca 400 m2 tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

Dava ve Karar: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.03.2008 tarihinde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.03.2010 tarihli hükmün Yargıtay’ca, duruşmalı olarak tetkiki davalı Belediye Başkanlığı ve duruşmasız olarak Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin edilen 30.11.2010 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Hazine vekili Av. Ulviye Sarp ile davalı Belediye Başkanlığı vekili Av. Cavit Aşçı geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davalı Hazine, taşınmazın öncesinin mera olduğunu, davanın reddini savunmuş, davalılardan belediye ise dava konusu taşınmaza kayden malik olmadıklarını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın reddini bildirmiştir.Mahkemece, dava kabul edilmiş,967 m2olduğu anlaşılan ve imar uygulaması sonucu 4737 ada 4 s. parseli oluşturan kayıttaki davalı Hazinenin 591/967 payının iptali ile payları oranında Miktat Ceylan mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 günlü ve 1996/14-763-864 s. kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp sadece fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

- Tahsise konu yerde 3194 s. Kanunun 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanun uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

- İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

- Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

- Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

- Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

- İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

- Mahkemece, yukarda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için kanuni koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;Davada, 27.02.1989 günlü tapu tahsis belgesine dayanılmıştır. Bu belgenin incelenmesinden; davacıların murisine 418 ada 98 s. parselden400 m2yüzölçümünde yer tahsisinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Sair taraftan, iptal ve tescili dava konusu edilen ve tahsis belgesinin imar uygulaması sonucu gittiği kabul edilen 4737 ada 4 s. parselde davalılardan belediye adına pay bulunmamaktadır. Burada öncelikle belirtilmelidir ki, dava mülkiyet aktarımı istemine ait bulunduğundan, davalı belediyeye husumet yöneltilemez. Ayrıca, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yukarıdaki yazılan ilkelere uygun değildir.Bu halde mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca400 m2tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Mahkemece, eksik inceleme ve araştırmayla davacıya yapılan tahsis miktarı da aşılarak davanın yazılı olduğu biçimde sonuçlandırılması doğru olmadığından, karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 750.00’şer TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, peşin harcın istem halinde yatırana geri verilmesine, 30.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

 Esas : 2013/269,

 Karar: 2013/2551

Tarih : 22.2.2013

“Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 31.08.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmü, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması,

-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının ( DOP ) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacının dayandığı 02.05.1987 tarihli 1689/86 numaralı tahsis belgesi ile 340 m2 yüzölçümünde yer tahsis edildiği anlaşılmaktadır. Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri doğrultusunda tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının ( DOP ) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın paya dönüştürülmek suretiyle davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken mahkemece davacının gecekondusunun bulunduğu dava konusu 4908 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tamamının davacı adına tesciline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.”

 

8 Ağustos

Gayrimenkul Hukuku, Kira ve Kat Mülkiyeti Hukuku

Gayrimenkul Hukuku, Kira ve Kat Mülkiyeti Hukuku

Tapu tahsise dayalı tapu iptali ve tescili  davaları, alım-satım kaynaklı tapu iptali ve tescili davaları, taşınmaz alım satımı sözleşmeleri, kiralanması, el atmanın önlenmesi, kat mülkiyetinden kaynaklanan ihtilaflar,aidat ve avansların tahsili, izale-i şuyu ,şuf’a ve taşınmaz hukuku ile ilgili diğer davaların takibi yapılmaktadır.