Ölüm halinde mal rejiminin tasfiyesi – miras payı

 

T.C. YARGITAY

8.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/1293
Karar: 2011/1521
Karar Tarihi: 11.03.2011

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI – ÖNCELİKLE TEREKEYE AİT BORCUN SAĞ EŞE ÖDENMESİ – KALAN MİKTAR ÜZERİNDEN SAĞ EŞİN MİRAS PAYININ BELİRLENEREK HEM MAL REJİMİNİN TASFİYESİNDEN HEM DE MİRAS PAYINDAN KAYNAKLANAN ALACAK MİKTARLARININ BELİRLENEREK KARAR VERİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Olayda sağ eşinin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı terekeye ait ödenmesi gereken borçtur. Buna göre; öncelikle terekeye ait bu borcun sağ eşe ödenmesi, daha sonra kalan miktar üzerinden yine sağ eşin TMK.’nın 499. maddesine göre oluşan miras payının belirlenerek hem mal rejiminin tasfiyesinden, hem de miras payından kaynaklanan alacak miktarlarının toplamı belirlenerek davacının isteği hakkında bir karar verilmesi gerekirken; davacının miras hakkı göz ardı edilerek, sadece davacı sağ eşin katılma alacağının göz önünde bulundurulup yazılı miktara hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

(1086 S. K. m. 76) (4721 S. K. m. 202, 225, 231, 236, 499) (2004 S. K. m. 67)

Dava ve Karar: M. ile A. aralarındaki itirazın iptali davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Hatay Aile Mahkemesi’nden verilen 06.04.2010 gün ve 1037/410 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili ve davacı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı M. vekili, A.’ın vekil edeninin eşi iken ölümü ile davacı ile davalıyı mirasçı bıraktığını, evlilik birliği içinde edinilerek K… bank A… şubesinde muhafaza edilen para üzerinde davacının 30.838,67 TL katılma alacağının ve miras hakkının bulunduğunu, ölümünden sonra söz konusu banka hesabından 12.365 TL’nin çekildiğini, daha 18.473,67 TL alacağının kaldığını, bu alacağı için icra takibinin başlatıldığını, ancak davalının itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı A. vekili, dava konusu paranın miras bırakan babası A.’ın kendi miras bırakanlarından kalan para olup kişisel malı olduğunu, davacının itiraz ileri sürmeden kendi miras payına karşılık gelen miktarı bankadan çektiğini, kalan para üzerinde davasının mal rejiminden ve miras hukukundan kaynaklanan alacak hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, A.’ın ölüm tarihi itibariyle bankada bulunan paranın 47.005,93 TL olduğu, bunun 199,65 TL’sinin 01.01.2002 tarihi öncesi yatırılmış olması nedeniyle kişisel malı olduğu, kalan 46.806,28 TL’nin aksi kanıtlanamadığı için edinilmiş mal olarak kabulünün gerektiği, bu malın yarısı olan 23.403,14 TL’nin sağ eş davacının katılma alacağı olduğu, bunun 12.365 TL’sinin önceden davacı tarafından banka hesabından çekildiğinden davanın kısmen kabulüyle kalan katılma alacağı olan 11.038,14 TL’ye ilişkin icra takibinin devamına, icra takip tarihinden itibaren kanuni faiz uygulatılmasına, fazlaya ve icra inkar tazminatına ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, her iki taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.

HUMK.’nın 76. maddesi hükmüne göre, davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara, bunların nitelendirilmesi ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek hakime aittir. Hakim tarafların yargılama oturumlarında ve dilekçesinde kullandıkları sözcükler ve nitelendirme ile bağlı değildir. Mahkemece, dilekçenin içeriğine göre davacının isteğini ve amacını belirleyip uyuşmazlığın ona göre çözüme kavuşturulması gerekir. Bu açıklamalara göre, davacı mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak ile miras hakkından kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla başlattığı icra takibine davalının yaptığı itirazın iptaline ve icra takibinin devamına karar verilmesini istemiştir.

Taraflar 02.08.1986 tarihinde evlenmişler, A.’ın 14.08.2004 tarihinde ölümü ile mal rejimi sona ermiştir (TMK.’nın 225/1. m.). Eşler arasında sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TMK.’nın 170. maddesi uyarınca <mal ayrılığı> bu tarihten ölüm tarihine kadar ise 4721 sayılı TMK.’nın 202. maddesi uyarınca <edinilmiş mallara katılma> rejimi geçerlidir. Dosya içeriğine, banka, tapu ve nüfus kayıtlarına, bilirkişi raporuna, Hatay Aile Mahkemesi’nin 2008/384 E. 2008/643 K. sayılı dava dosyasına ve tanık anlatımlarına göre; mal rejiminin sona erdiği A.’ın ölüm tarihinde banka hesabında bulunan 47.005,93 TL’nin 46.806,28 TL’sinin eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde ölen eş adına bankaya yatırılan edinilmiş mal olduğu, söz konusu paranın kişisel mal olduğu ileri sürülmüşse de davalı tarafça kanıtlanamadığı (TMK.’nın 222/3. m.), bu miktar üzerinde sağ eş davasının 1/2 oranda katılma alacağının bulunduğu (TMK.’nın 231, 236/1. m.) sabittir. Sağ eşinin, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı terekeye ait borç olup, bu borç çıktıktan sonra ölen eş A. üzerinde kalan diğer yarı pay mirasçılar arasında miras hukuku hükümlerine göre paylaştırılır. Sağ eş davacının ölen eş A. üzerinde kalan diğer yarı pay üzerinde de miras hakkı bulunmaktadır. Bu açıklamalar doğrultusunda; davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin ise aşağıda belirtilenlerin dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Davacı M. vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; az yukarıda açıklandığı gibi, sağ eşinin mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı terekeye ait ödenmesi gereken borçtur. Buna göre; öncelikle terekeye ait bu borcun sağ eşe ödenmesi, daha sonra kalan miktar üzerinden yine sağ eşin TMK.’nın 499. maddesine göre oluşan miras payının belirlenerek hem mal rejiminin tasfiyesinden, hem de miras payından kaynaklanan alacak miktarlarının toplamı belirlenerek davacının isteği hakkında bir karar verilmesi gerekirken; davacının miras hakkı göz ardı edilerek, sadece davacı sağ eşin katılma alacağının göz önünde bulundurulup yazılı miktara hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle davacı M. vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün açıklanan bölümünün HUMK.’nın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 17.03.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı