Tapu tahsis belgesi

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi


E:2004/9330

K:2005/1649
T:08.03.2005
3194 s. Yasa m. 18

2981 s. Yasa m. 10/C-2,18/b-c
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 8.11.2000 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 28.9.2004 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 8.3.2005 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili gelmedi. Karşı taraf davalı idare vekili Av. MP geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR :

Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Hukuk Genel Kurulu’nun 4.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına Tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
Tahsise konu yerde 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden once mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması,
İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin. kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.

Mahkemece yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü icin yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 Sayılı Yasa ile değisik 2981 Sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi geregince tahsıse konu yerde uygulanan duzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;

Davacılar, mülkiyeti davalı idareye ait 249 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 188.90 metrekarelik kesimi için 1994 yılında tapu tahsis belgesi verildiğini, taşınmazın bulunduğu yerde ıslah-imar çalışmaları yapılarak tahsis edilen taşınmazın 3012 ada 4 parsel sayılı taşınmazda kaldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemişlerdir. Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacılara 188.90 metrekarelik yerin tahsis edildiğini, ıslah-imar sonucu oluşan 3012 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 238.88 metrekare olduğunu. davacılara davalı Vakıflar İdaresi ile müşterek mülkiyet hükümlerine gore paylı tapu verilmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Davalı Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait 249 ada 4 parsel sayılı taşınmazdan 188.90 metrekarelik kesim icin Vakıflar Genel Müdürlüğu tarafından 7.10.1994 tarihinde davacılara tapu tahsis belgesi verilmiştir. Tahsise konu yerde 3290 Sayılı Yasa ile degisik 2981 Sayılı Yasa uyarınca, yapılan ıslah-imar uygulamaları neticesinde. tahsis edilen yerin imar parseli olarak davalı ıdare adına tescil edilen 238.88 metrekare yüzölçümlü 3012 ada 4 parsel sayılı taşınmazda kaldığı. 188.90 metrekarelik kesiminin davacılara tahsis edildiğinin tapunun beyanlar hanesine şerh edildiği anlaşılmıştır.

Davacıların tescil isteğinin dayanağını oluşturan tapu tahsis belgesi hukuki yönden geçerliliğini korumakta olup, bilirkişi raporu ile de tahsise konu yerin imar planında konut alanında kaldığı saptanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden ve davacı beyanlarından tahsis bedelinin ödenmediği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda taşınmazın uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanan dava tarihindeki rayiç değerini depo etmeleri için davacılara önel verilerek bu bedel depo edildiği takdirde 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/c-2 maddesi uyarınca tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payı oranında davacılara yapılan tahsis miktarından indirim yapıldıktan sonra kalan miktarın paylı mülkiyet olarak davacılar adına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 8.3.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

E: 2003/2538 E.,

K: 2003/3584 K.

TAPU TAHSİS BELGESİ

“İçtihat Metni”
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 7.12.2000 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15.4.2002 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı, Hazinenin müşterek paydaşı olduğu, 3118 ada 14 parsel numaralı taşınmaza inşa ettiği gecekondu sebebiyle 27.6.1985 tarihinde tapu tahsis belgesi verildiği, taşınmaz bedelini ödediğini belirterek, Hazine adına kayıtlı olan 159/297 payın iptali ile adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Hukuk Genel Kurulu’nun 4.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 Sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması gerekir.
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması,
-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Somut olayda; davacının tescil isteğinin dayanağını oluşturan tapu tahsis belgesi hukuken geçerliliğini korumakta olup, davacıya 3118 ada 14 parselin 245.50 metrekarelik kısmı tahsis edilmiştir. Dava konusu yer, ıslah-imar uygulaması sonucunda davalı Hazine ve dava dışı Ahmet adına paylı olarak tescil edilmiştir. Tapunun beyanlar hanesine binanın davacı Ali Sarı’ya ait olduğu şerh verilmiştir.

Dosyaya sunulan bilirkişi raporu ile; davacının, tahsis bedeli olarak belirlenen 147.300. Tl.den 95.048 TL.yi ödediği, ödenmiş olan bedelin komisyonca benimsenen metrekare birim fiyatına göre tescili istenilen 159 metrekarelik kısmın bedelini karşıladığı gerekçesi ile davacının bedele ilişkin olarak borcu bulunmadığı belirtilmiş ve mahkemece de bu husus kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya kapsamına, toplanan kanıtlara, yapılan yargılamaya ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak; davacının tescil isteğinin kabulü için adına tahsis edilen ve komisyonca arsa bedeli olarak belirlenen tahsis bedelinin tamamının ödenmiş olması gereklidir.
Bedelin hiç ödenmediği veya eksik ödendiği hallerde 2981/3290 sayılı Kanunun 18/b ve geçici 2.madde uyarınca işlem yapılması ve dava konusu yerin dava tarihindeki değerinin depo ettirilmesi gerekir.

Belirtilen nedenle mahkemece, 147.300 Tl. olarak belirlenen arsa bedelinden ödenmeyen miktarın saptanarak bunun dava tarihindeki değerinin tespiti ile bu bedelin depo edilmesi halinde tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hüküm bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2.5.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

T.C

Yargıtay

14. Hukuk Dairesi 

Esas: 2012/14835
Karar: 2013/3429

TAPU TAHSİS BELGESİ İLE TESCİL İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR…
TAPU İPTALİ VE TESCİL
TAPU TAHSİS BELGESİNİN GEÇERLİLİK ŞARTLARININ NELER OLDUĞU…

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 11.11.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 03.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davalı, davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın öncesi tapuda …Belediyesi adına kayıtlı 1913 ada 5 sayılı parsel ve 9572 ada 7 sayılı parsel iken davacıların murisleri D…’e 09.07.1985 tarihli tapu tahsis belgesi ile 208 m2 yerin tahsis edildiği dosya içerisindeki tapu kayıtları ve tapu tahsis belgesinden açıkça anlaşılmaktadır.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesi gereğince; kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Davaya konu olayda davacı kadastro tespitinden önceki bir sebebe dayanmadığından davanın Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesindeki hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddi doğru değildir.

Bu durumda mahkemece, davacıların murisine 208 m2 tahsis yapıldığı anlaşıldığından koşulları gerçekleştiği takdirde aynı adada diğer parsellerden kesilen DOP oranında indirilmek suretiyle ve tapu tahsis belgesine dayalı olarak daha önce davacılara 37587 ada 6 sayılı imar parselinden verilen paylar da gözetilmek suretiyle veraset belgesindeki miras payları oranında pay tesciline karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde yatırılan temyiz harcının davacılara iadesine, 08.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2012/5156,

Karar: 2012/6134

Karar Tarihi: 30.04.2012

ÖZÜ: Tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan yargılamada davacıların dayanağı tapu tahsis belgesi esas alınarak şuyulandırma cetvelleri getirtilerek davacıların murisinin üzerinde gecekondusunun bulunduğu müstakil imar parseli belirlenmeli, tahsis edilen miktardan tahsise konu yerde uygulanan oranda düzenleme ortaklık payı oranında indirim yapıldıktan sonra kalan miktar payda kabul edilerek davacılar adına ve davalı idare adına tescil edilmesi gereken paylar belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Dava ve Karar: Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 03.11.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.10.2011 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Davacı, dava dilekçesinde murisleri babaları F. K. adına düzenlenen 17.12.1984 tarihli tapu tahsis belgesine dayanarak imar uygulaması sonucu müstakil parsel haline gelen 7123 ada 15 tashihen 7123 ada 18 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini istemiştir. Davalı belediye davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

- Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

- Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

- İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

- Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

- Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

- Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

- İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.

- Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece davacıların dayandığı 17.12.1984 tarihli ve 1698 numaralı tapu tahsis belgesi yerine Fehmi oğlu Göksel Kaplan adına düzenlenmiş 06.02.1985 tarihli ve 1695 numaralı tahsis belgesi gereğince düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilerek, davanın kabulü ile 7123 ada 18 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verildiği görülmüştür.Mahkemece bu konuda yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Dosya içerisinde davanın dayanağı olan 17.12.1984 tarihli ve 1698 tahsis numaralı tapu tahsis belgesine ilişkin şuyulandırma cetvelleri bulunmamaktadır. Mahkemece kabul edilen tahsis belgesinde 14 sayılı parselden305 m2, 15 sayılı parselden ise95 m2yer tahsis edildiği, davacıların dayanağı tapu tahsis belgesinde ise234 m2yer tahsis edildiği görülmektedir. Ayrıca her iki tapu tahsis belgesinin hak sahipleri de farklıdır.Bu durumda davacıların dayanağı tapu tahsis belgesi esas alınarak dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda şuyulandırma cetvelleri getirtilerek davacıların murisinin üzerinde gecekondusunun bulunduğu müstakil imar parseli belirlenmeli, tahsis edilen miktardan tahsise konu yerde uygulanan oranda düzenleme ortaklık payı oranında indirim yapıldıktan sonra kalan miktar payda kabul edilerek davacılar adına ve davalı idare adına tescil edilmesi gereken paylar belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 30.04.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

T.C.

YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2007/819

Karar: 2007/1126

 Tarih: 12.02.2007

ÖZÜ: Tahsis işlemlerinin tapuya dönüştürülebilmesi için sair koşulların yanında tahsise konu yerin herhangi bir kamu hizmetine ayrılmamış olması ve imar planına göre konut alanı olarak belirlenen saha içersinde kalmış olması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarda tarih ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 06.12.2006 tarih ve 2006/12103-14541 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Süresi içerisinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Mahkemece dava kabul edilmiş, hüküm Dairemizce onanmıştır.Davalı belediye karar düzeltme isteminde bulunmuştur.Kısaca, İmar Affı Yasası olarak bilinen 2981 sayılı  kanun uyarınca yapılan tahsis işlemlerinin tapuya dönüştürülebilmesi için sair koşulların yanında tahsise konu yerin herhangi bir kamu hizmetine ayrılmamış olması ve imar planına göre konut alanı olarak belirlenen saha içersinde kalmış olması gerekir.Somut olayda; mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış, mahkemenin hükme dayanak aldığı bilirkişilerin 31.05.2006 tarihli raporlarında davacıya ilişkin 3278 ada 2 parsel sayılı taşınmazın başlangıçtaki imar planlarında konut alanı kapsamında kalan çekişmeli parselin daha sonra yapılan plan değişikliğinde kısmen konut alanı dışına çıkartıldığını bildirdikleri görülmektedir.Gerek davalı Zeytinburnu Belediyesi gerekse davanın ihbar edildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi dosyaya sundukları cevap dilekçelerinde, çekişmeli yerin yol alanında kaldığını bu yüzden gecekonduda hak sahipleri olan davacıların miras bırakanına sosyal konut tahsis edildiğini, enkaz bedelinin ödendiğini dolayısıyla 3172 ada 2 parselin yol olarak kamuya tahsis edilmesi sebebiyle açılan davanın reddi gerekeceğini savunmuştur. Karar düzeltme isteminde bulunan davalı Belediyenin istek dilekçesine eklediği belgelerin bir kısmı da bu savunmayı doğrulamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece verilen kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayandığı, Dairemizin temyizi aşamasında yanılgılı değerlendirmede bulunarak bu kararı onadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece yapılması gereken iş; davalıların savunmasında ileri sürdükleri hususlardan olan 3278 ada 2 parsel sayılı taşınmazın imar planındaki değişiklikle de olsa kesinleşen son imar planındaki durumu saptamak, dava konusu taşınmaz kamuya tahsis edilen yolda kalmışsa, davayı reddetmek bu arada davacıya tapu tahsisine karşılık sosyal konut tahsis edilip edilmediğini, yapılan bir tahsis varsa sosyal konuta karşılık davacılardan enkaz bedeli düşürülmesi suretiyle tahsilat yapılıp yapılmadığını saptamak davalı belediyenin savunması üzerinde yeterince durularak dava hakkında sonucuna uygun hüküm kurmak olmalıdır. Davalı belediyenin bütün bu yönleri kapsayan karar düzeltme istemi yerinde olduğundan, kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı belediyenin karar düzeltme istemlerinin kabulü ile onamaya ait Dairemizin 06.12.2006 gün 2006/12103 Esas, 14541 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA ve temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istem halinde yatırana iadesine, 12.02.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

T.C

Yargıtay 

14. Hukuk Dairesi

Esas:  2009/2485,

Karar: 2009/3150

Tarih: 16.03.2009

ÖZET: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacının dosyaya sunmuş olduğu okunaklı olmayan ve asılları ibraz edilmeyen belgelere göre ödemelerin varlığı kabul edilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

 Dava: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.1.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 7.10.2008 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Kağıthane Belediye Başkanlığı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Karar: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı Belediye, davacının taşınmazın ilk taksit tutarını ödediğini, 2 ve 3. taksitlerin ödenmediğini, açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece dava kabul edilmiştir. Hükmü davalı belediye temyiz etmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Bu tür davaların kabul edilebilmesi için aranan koşullardan birisi de tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olmasıdır. Eldeki davada uyuşmazlık davacının tahsise konu yer bedelinden kalan 2 ve 3. taksitlerin ödenip ödenmediği noktasındadır. Davacı her ne kadar bazı makbuz fotokopileri ibraz etmişse de bu belgeler okunaklı olmadığından tahsis bedelinin davalı belediye adına bankaya ödendiği anlaşılamamaktadır. Mahkemece öncelikle HUMK. nun 326. maddesi hükmünden yararlanılarak belge asılları davacıya ibraz ettirilmeli, bu belgeler incelenerek tahsis bedelinin ödenip ödenmediği yönü duraksamaksızın açıklığa kavuşturulmalıdır. Davacıdan ibrazı istenecek belgeler üzerinde yapılacak inceleme sonucu yinede 2. ve 3. taksitlerin ödendiğinde duraksama bulunursa bu defa bilirkişilere yetki verilerek ilgili banka defter ve kayıtları üzerinde gerekli inceleme yaptırılmalı, ödemeler kesin olarak belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, yukarıda yapılan saptamalar bir yana bırakılarak davacının dosyaya sunmuş olduğu okunaklı olmayan ve asılları da ibraz edilmeyen belgelere göre ödemelerin varlığı kabul edilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmediğinden karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, 16.03.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi

 

T.C.
Yargıtay
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2010/9012

Karar: 2010/13172

 Tarih: 30.11.2010

ÖZET: Mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca 400 m2 tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

 Dava ve Karar: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.03.2008 tarihinde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.03.2010 tarihli hükmün Yargıtay’ca, duruşmalı olarak tetkiki davalı Belediye Başkanlığı ve duruşmasız olarak Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin edilen 30.11.2010 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Hazine vekili Av. Ulviye Sarp ile davalı Belediye Başkanlığı vekili Av. Cavit Aşçı geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davalı Hazine, taşınmazın öncesinin mera olduğunu, davanın reddini savunmuş, davalılardan belediye ise dava konusu taşınmaza kayden malik olmadıklarını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın reddini bildirmiştir.Mahkemece, dava kabul edilmiş,967 m2 olduğu anlaşılan ve imar uygulaması sonucu 4737 ada 4 s. parseli oluşturan kayıttaki davalı Hazinenin 591/967 payının iptali ile payları oranında Miktat Ceylan mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 günlü ve 1996/14-763-864 s. kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp sadece fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

- Tahsise konu yerde 3194 s. Kanunun 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanun uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

- İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

- Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

- Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

- Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

- İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

- Mahkemece, yukarda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için kanuni koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;Davada, 27.02.1989 günlü tapu tahsis belgesine dayanılmıştır. Bu belgenin incelenmesinden; davacıların murisine 418 ada 98 s. parselden400 m2 yüzölçümünde yer tahsisinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Sair taraftan, iptal ve tescili dava konusu edilen ve tahsis belgesinin imar uygulaması sonucu gittiği kabul edilen 4737 ada 4 s. parselde davalılardan belediye adına pay bulunmamaktadır. Burada öncelikle belirtilmelidir ki, dava mülkiyet aktarımı istemine ait bulunduğundan, davalı belediyeye husumet yöneltilemez. Ayrıca, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yukarıdaki yazılan ilkelere uygun değildir.Bu halde mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca400 m2 tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Mahkemece, eksik inceleme ve araştırmayla davacıya yapılan tahsis miktarı da aşılarak davanın yazılı olduğu biçimde sonuçlandırılması doğru olmadığından, karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 750.00’şer TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, peşin harcın istem halinde yatırana geri verilmesine, 30.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.
Yargıtay
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2012/11510

Karar: 2012/12057

Tarih:17.10.2012

ÖZET: Somut olayda, hazine taşınmazı üzerine yapmış olduğu tek katlı konut vasıflı kargir yapı nedeniyle tapu tahsis belgesi verilmiş olup bu tahsis belgesine dayalı olarak oluşturulan imar parselinin ancak konut alanında kalmış olması halinde tescile karar verilebilir. Bu durumda mahkemece, belirtilen koşul gerçekleşmediğinden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.12.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın davalı Maliye Hazinesi yönünden husumet nedeniyle reddine, davalı Toki Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yönünden kabulüne dair verilen 01.03.2012 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Toki Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devredildiğini belirterek davanın husumetten reddini savunmuştur.Davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili, davanın yasal koşulları taşımadığı, dava konusu taşınmazın imar planında meslek lisesi alanı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın davalı Hazine yönünden husumet nedeniyle reddine, davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yönünden kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; tapu tahsis belgesine dayalı tescil davasında gerekli olan diğer koşullar gerçekleşmiş ise de dosya içerisindeki Ataşehir Belediye Başkanlığının 02.08.2012 tarihli ve 13391 sayılı yazılarına göre dava konusu taşınmazın 28.05.2010 tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planı tadilatında meslek lisesi alanında kaldığı anlaşıldığından taşınmaz için tescil kararı verilmesi mümkün değildir. Çünkü davacıya, Hazine taşınmazı üzerine yapmış olduğu tek katlı konut vasıflı kargir yapı nedeniyle tapu tahsis belgesi verilmiş olup bu tahsis belgesine dayalı olarak oluşturulan imar parselinin ancak konut alanında kalmış olması halinde tescile karar verilebilir. Bu durumda mahkemece, belirtilen koşul gerçekleşmediğinden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

 

T.C.
Yargıtay
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2009/3665,

Karar: 2009/4572

Tarih: 09.04.2009

ÖZÜ: Somut olayda davacılara bedelin ödendiğine ilişkin delillerini sormak lüzum görülürse bu konuda Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile dava dışı Melikgazi Belediyesindeki kayıt ve belgeleri bilirkişilere inceletmek, yine bilirkişiye tahsisin yapıldığı tarihe göre taşınmazın değerini hesaplatmak bu değer itibariyle davacıların yaptığı 30.000 TL.lik ödemenin taşınmazın tüm değerini karşılayıp karşılamadığını belirlemek ödenmeyen bir kısım bedel varsa bu bedelin dava tarihindeki taşınmaz rayicine göre tespit etmek ve tespit edilecek bu bedeli davacıların alacağı olarak bulunacak miktardan düşmek hak edilen tazminatı bütün bunların sonucuna uygun bularak hüküm kurulması gerekir.

Dava: Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 02.01.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 30.12.2008 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ve davalılardan Belediye vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Karar: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademedeki istek ise tazminat taleplerine ilişkindir. Davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, son kayıt malikinin iyiniyetinden bahisle tapu iptali tescil davasının reddine, istekle bağlı kalınarak 6500 YTL tazminatın davalı Kayseri Büyükşehir Belediyesinden tahsiline, diğer davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı ile davalılardan Kayseri Büyükşehir Belediyesi temyiz etmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi tarafından kazanılması için; Diğer bazı koşulların yanında imar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilmeyen durumlarda uygulama cetvellerinden yararlanılarak o adadaki düzenleme ortaklık payının ne olduğu saptanarak bu oranın tahsis edilen taşınmaz yüzölçümünden düşülmesi gerekir. Diğer yandan; tahsis edilen taşınmaz bedelinin 2981 sayılı yasada öngörülen yönteme göre bulunması tahsis bedeli ödenmemişse bunun da hak iddia eden tarafından ödenmesi gerekir.

Somut olaya gelince;

1- Gerçekten, tahsis belgesinin mülkiyet belgesine dönüştürülmesinden sonraki temlik işlemleri dikkate alındığında son kayıt maliki vakfın Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinin koruması altında bulunduğu açıktır. Kayıt maliki vakfa kötüniyet izafe edilemeyeceğinden mahkemenin bu durumu saptayarak davacıların mülkiyet aktarımı istemini reddetmesinde yasaya aykırılık yoktur. Davacıların temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde değildir.

2- Davacılar miras bırakanları Hasan Ekici’ye yapılan 12.07.1984 tarihli tahsise dayanmıştır. Tahsis400 m2için yapılmıştır. Yukarıda sözü edildiği üzere yasanın öngördüğü yönteme uygun olarak bundan düzenleme ortaklık payı kesintisinin yapılması taşınmaz yüzölçümünün buna göre belirlenmesi ve tazminatın da ona göre hesaplanması gerekir. Kısaca bilirkişinin tahsisin400 m2olduğunu kabulüyle yaptığı hesaplama doğru değildir.

Yine yukarıda sözü edildiği üzere tahsise karşılık yasa ve yönetmelik uyarınca bulunacak bedelin tahsis sahibi tarafından ilgili idareye ödenmesi gerekir. Tahsis bedeli ödenmeden ilgilisini hak sahibi kabul etmek olanaklı bulunmamaktadır. Bu bedelin ödendiğini ispat yükü ise tahsise dayanan tarafa yani davacılara düşer. Davacılar banka dekontuyla 30.000 TL ödemede bulunduklarını ileri sürmüş ise de dayandıkları dekontun bedelin tamamı veya bir bölümüne ilişkin olup olmadığı açıklığa kavuşturulmamıştır. Tahsisi yapan Kayseri Büyükşehir Belediyesi olduğundan dava dışı Melikgazi Belediyesinin 24.07.2008 tarihli yazısında bildirdiği karine de yasal bir karine olmayıp davalı Kayseri Büyükşehir Belediyesi bağlamaz. Bu açıklamalara göre mahkemece yapılması gereken iş; davacılara bedelin ödendiğine ilişkin delillerini sormak lüzum görülürse bu konuda Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile dava dışı Melikgazi Belediyesindeki kayıt ve belgeleri bilirkişilere inceletmek, yine bilirkişiye tahsisin yapıldığı tarihe göre taşınmazın değerini hesaplatmak bu değer itibariyle davacıların yaptığı 30.000 TL.lik ödemenin taşınmazın tüm değerini karşılayıp karşılamadığını belirlemek ödenmeyen bir kısım bedel varsa bu bedelin dava tarihindeki taşınmaz rayicine göre tespit etmek ve tespit edilecek bu bedeli davacıların alacağı olarak bulunacak miktardan düşmek hak edilen tazminatı bütün bunların sonucuna uygun bularak hüküm kurmak olmalıdır. Tüm bu yönler bir yana bırakılarak taşınmaz yüzölçümünden düzenleme ortaklık payının düşülmemesi ödeme sorunu kanıtlanmış gibi işlem yapılarak davanın yazılı olduğu şekilde kabulü doğru olmadığından karar bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda davacıların temyiz itirazlarının REDDİNE, hükmün ikinci bent uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 09.04.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

Esas:  2010/9012

Karar: 2010/13172

Tarih: 30.11.2010

ÖZÜ: Mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca 400 m2 tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

Dava ve Karar: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.03.2008 tarihinde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.03.2010 tarihli hükmün Yargıtay’ca, duruşmalı olarak tetkiki davalı Belediye Başkanlığı ve duruşmasız olarak Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin edilen 30.11.2010 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Hazine vekili Av. Ulviye Sarp ile davalı Belediye Başkanlığı vekili Av. Cavit Aşçı geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davalı Hazine, taşınmazın öncesinin mera olduğunu, davanın reddini savunmuş, davalılardan belediye ise dava konusu taşınmaza kayden malik olmadıklarını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın reddini bildirmiştir.Mahkemece, dava kabul edilmiş,967 m2olduğu anlaşılan ve imar uygulaması sonucu 4737 ada 4 s. parseli oluşturan kayıttaki davalı Hazinenin 591/967 payının iptali ile payları oranında Miktat Ceylan mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 günlü ve 1996/14-763-864 s. kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp sadece fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

- Tahsise konu yerde 3194 s. Kanunun 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanun uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

- İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

- Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

- Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

- Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

- İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

- Mahkemece, yukarda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için kanuni koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;Davada, 27.02.1989 günlü tapu tahsis belgesine dayanılmıştır. Bu belgenin incelenmesinden; davacıların murisine 418 ada 98 s. parselden400 m2yüzölçümünde yer tahsisinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Sair taraftan, iptal ve tescili dava konusu edilen ve tahsis belgesinin imar uygulaması sonucu gittiği kabul edilen 4737 ada 4 s. parselde davalılardan belediye adına pay bulunmamaktadır. Burada öncelikle belirtilmelidir ki, dava mülkiyet aktarımı istemine ait bulunduğundan, davalı belediyeye husumet yöneltilemez. Ayrıca, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yukarıdaki yazılan ilkelere uygun değildir.Bu halde mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca400 m2tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Mahkemece, eksik inceleme ve araştırmayla davacıya yapılan tahsis miktarı da aşılarak davanın yazılı olduğu biçimde sonuçlandırılması doğru olmadığından, karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 750.00’şer TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, peşin harcın istem halinde yatırana geri verilmesine, 30.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi

 Esas : 2013/269,

 Karar: 2013/2551

Tarih : 22.2.2013

“Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 31.08.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmü, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması,

-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının ( DOP ) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacının dayandığı 02.05.1987 tarihli 1689/86 numaralı tahsis belgesi ile 340 m2 yüzölçümünde yer tahsis edildiği anlaşılmaktadır. Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri doğrultusunda tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının ( DOP ) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın paya dönüştürülmek suretiyle davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken mahkemece davacının gecekondusunun bulunduğu dava konusu 4908 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tamamının davacı adına tesciline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.”